Tevfik Fikret (24 Aralık 1867/19 Ağustos 1915), toprağımızda yüzyıllardan beri siiren özgürleşme, Aydınlanma kavgasının bayrağını Osmanlı ’nın yıkılış döneminde devralıp onurla taşıyan ve kendisinden sonraki Cumhuriyet aydınlarına aktaran bir büyük öncü aydındır. Toplumda egemen olan bağnazlığa, dogmalara, bilim ve akıl dışı düşüncelere karşı verilen savaşımın örnek bir öncüsü olmasının yanı sıra Türk şiirinin anlatım zenginliğine kavuşmasını sağlayan, toplum ve insan anlayışım sokup geliştirdiği şiirimizi Arap-Fars etkisinden kurtarmak için çabalayan, modernleştiren, yenilikçi ve devrimci bir şairdir. Anadolu insanının umudunu sürdürmesine, bağnazlığı aşıp hoşgörüyle, sevgiyle buluşmasına katkılarıyla varlıklarını sunarak ölümsüzleşen büyük insanlarımızın ve halkın vicdanı, sesi, çığlığı, başkaldırısı, mirasçısıdır. O, düşünceleri, şiirleri, erdemi, gücü, cesareti, etkisi, mücadeleci yaşamıyla bu mirası yaşadığı döneme ve sonrasına taşıyan, insan olma, çağdaş olma destanımızın onurudur. Atatürk devriminin, o görkemli Aydınlanma atılımımızın önde gelen esin kaynağı, Aydınlanmamızın büyük öncüsü, düşün ve mücadele insanıdır.
“Tevfik Fikret’in Tarih-iKadim’i yok mu, işte o. dünyada yapılması gereken bütün devrimlerin kaynağıdır... Tevfik Fikret, bu yurdun ve ulusun uygar dünya ulusları arasında ün ve onurla yaşayabilmesi için gereken her şeyi düşünen, yazan, bu uğurda yaşamını feda eden büyük şairimizdir." Mustafa Kemal Atatürk
ÇAĞDAŞ PROMETHEUS!
Karanlıkların içinde gördüğü ışığı yakalayıp insanlarına sunmayı amaçlayan çağdaş Prometheus'tur Tevjik Fikret (24 Aralık 1867-19Ağustos 1915). Osmanlı'nın mullakiyet ve iki meşrutiyet döneminde yaşayan imparatorluğun "emperyalizmin kuşatması" altındaki çöküş döneminin şairi ve aydınıdır.
Osmanlı İmparatorluğu, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'nda (93 Harbi) ağır bir yenilgiye uğramış, büyük toprak kayıplarına uğramıştı. Ülkenin doğal kaynaklarına, işletmelerine el koyan Düyunu Umumiye ekonomiyi, mâliyeyi denetliyordu. Ülke soyulmuş, borçlandın İmiş, çürütülmüştü.
Padişah II Abdülhamit savaşı bahane ederek meclisi kapatmış, koyu bir baskı düzeni kurmuştu. Kurduğu istihbarat ağıyla toplumu korkutup susturuyordu. Toplum, her bakımdan çöküyordu, çaresizdi. Yakınıyor, kurtuluş umudu arıyordu.
KARABASKI YÖNETİMİNİN ÖZGÜR İNSANI VE AYDINLIĞI SAVUNAN ÖNCÜ!
Çocukluğu ve ilk gençliği Abdülhamit’in zorba düzeninde geçen, birincilikle bitirdiği Galatasaray Sultanisinde Namık Kemal, Ziya Paşa, Şinasi'yi, Rousseau, Voltaire, Montesquieu, Diderot gibi Fransız devrimcilerini okuyarak hümanist, devrimci, özgürlükçü düşüncelerinin temellerini oluşturan, Galatasaray Sultanisinde ve Robert Kolej'de öğretmenlik yapan Tevfik Fikret bu arayışın doğurduğu bir umut oldu Baskı altında, sömürülen, yoksulluk, bilgisizlik, gerilik içindeki bir ülkenin düşünen, yargılayan, bazen karamsar, küskün, bazen coşkulu ama her zaman başkaldırın şairi, aydını oldu.
Ceyhun Atıf Kansu’nun deyişiyle "kara baskı yönetiminin özgür çocuğu ". İlhan Selçuk'un deyişiyle "... Softalığın ve mollalığın İslam coğrafyasında Anadolu'yu da kapsayan güncel salgınında insanı ve aydınlığı savunanların elinde bayraklaşan " öncüsü oldu.
YAŞAMI KAVGA VE MÜCADELEYLE GEÇTİ
1896’dan sonraki yaşamı kavga ve mücadeleyle geçti. İki kez tutuklandı. 1900'de yayımlanan Rübab-ı Şikeste (Kırık Saz) bir ayda iki basım yaptı, yine tutuklandı
I905’te yazdığı tüm bir insanlık tarihiyle ve insan aklının karanlıklarda kalması yolunda kullanılmış olan göksel, kutsal önermelerle yüreklice hesaplaştığı, barıştan yana düşüncelerini, savaşın getirdiği yıkımı ve saçmalığını anlattığı destan şiir Tarih-ı Kadimi (Eski Çağ Tarihi) Tevfik Fikret'in yaşam anlayışını, felsefesini apaçık ortaya koyan bir bildirgedir. Abdülhamit'e karşı gerçekleştirilen, bir dakikalık gecikme nedeniyle başarısız olan suikasttan sonra yazdığı "Bir Lahza-i Teahhur" (Bir Anlık Gecikme. 1906) şiirinde, suikastı gerçekleştirenleri selamladı
" Yazdı, eğlenmek için bilinçsiz tarih
Zulmün tarihine bir yeni gurur önsözü.
Kurtuldu ya hakkıdır, alacak şimdi öcünü
Ama unutmasın şunu aşağılık tarih
Bir ulusu çiğnemekle bugün eğlenen alçak
Bir anlık gecikmeye borçlu bu keyfini ancak.”
BASKI YÖNETİMİNİN YAMAN YERGİSİ: SİS!
Tevfik Fikret, "baskı yönetiminin yaman yergisine hiçbir ışık süzülmeyen karanlık geriliğin öfkeyle yerden yere çalınışı "olarak tanımlanan "Sis " şiirinde (1908) “ey zulümler alanı" dediği İstanbul'u yerden yere vurdu.
Baskının, adaletsizliğin, eşitsizliğin, zorbalığın, yoksunluğun şehri İstanbul ona göre: "faciayı süsleyen şatafatlı sahne şatafatın gösterişin beşiği, mezarı... Doğunun eski çekici kraliçesi... göğsünde kanlı sevgileri tiksinmeden besleyip büyüten... köhne Bizans "tı… "koca bunak büyücü "ydu.
Dökülen tüm gözyaşlarına karşı duygusuz... bin kocadan arta kalan bakire dul", bir dünya orospusu"ydu. Katil kuleleri, zindanlı sarayları, kibirli sütunları, şanlı dua yapıları, doğruluğun sözlerini taşıran minareleri, çatısı çökük medreseleri ile İstanbul, “yükselme kapısına çıkan yol, ayak öpme”ydi, “silahlanmış korku”ydu. "mahkemelerden sürekli sürülen hak "tı, “vicdanlara kadar uzanan meraklı kulak"tı. "tiksinilen, aşağılanan ulusal çabalar”dı...
Kısacası İstanbul. Tevfik Fikret'in lanetler yağdırdığı bir "payitaht” tı (başkent) ve bu şiir onun şiir anlayışının. şiir-yaşam-düşünce bileşkesinin tipik bir örneğiydi Kırlı başkentin tüm erdemsizliklerine lanetler yağdıran "Sis ’le Terfik Fikret. Aydınlanmanın değerlerini coşkuyla, öfkeyle savunan, güçlü, güven veren bir şairin doğduğunu muştuluyordıı.
"MİLLET ŞARKISI"
II. Meşrutiyet'in duyurulmasından 15 gün önce “Millet Şarkısı "nı (1908) yazdı. "Millet yoludur. Hak yoludur tuttuğumuz rol; Ey hak yaşa, ey şergili millet, yaşa Varol’ dediği bu şiirinde toplumsal çöküntünün, hastalığın birlikte, "kardeşlikle " çözülmesini istedi.
Zulmün topu var, güllesi var, kalesi varsa/ hakkın da bükülmez kolu, dönmez yüzü vardır;/ Göz yumma, güneşten ne kadar ışığı kararsa sönmez sonsuza dek, her gecenin gündüzü vardır " dörtlüğünün de yer aldığı hu şiirin ona özgü bir başkaldırı çığlığı içermemesi olmazdı: Yeter olsun, artık bu devlete de yasalara da;/ Artık yeter olsun bu alçak zulüm ve cehalet... "
Çok kısa bir süre sonra gerçekleşecek Meşrutiyet Devriminin habercisi olan bu şiir elden ele dolaştı ve Yeni Anayasayla "sis " dağılmaya başladı.
ŞİİRLERİ GİZLİ BİLDİRİLER GİBİ ELDEN ELE DOLAŞAN BİR DUYGU. BİR DÜŞÜNCE, BİR BAŞKALDIRI KAYNAĞI OLDU!
Tevfik Fikret, Meşrutiyet’ten sonra. "Hayır, hayır, samı dönük değil bu lanetler " dizeleriyle başlayan "Rücü” (Geri Alış) şiirini yazdı ve İstanbul’a savurduğu lanetleri geri aldı.
"Açıldı gözlerimiz pırıl pırıl bir sabaha " diyerek, devrimi gerçekleştiren "yüce re şerefli yenilikçiler” i "açık alınları, "temiz vicdanlar”ı. "yiğit, aslan yürekli insanları uyarmaktan da geri kalmadı; "Doğru at adımlarını;/Düşün, bugünkü adımlar hazırlıyor yarını"
Devrim sırasında ve ertesinde yazdığı şiirleri gizli bildiriler gibi elden ele dolaşan bir duygu, bir düşünce, bir başkaldırı kaynağı oldu
O feodal düzenin yıkılmasıyla her şeyin düzeleceği, bütün insanları kapsayan bir eşitliğin, adaletin, özgürlüğün doğacağım düşledi.
"Aydınlanma... asrımızın işle, emellerinin ruhu". "Bize bol bol ziya kucakla getir. Düşmek etrafı görmemektendir” dizeleri müthiş Aydınlanmacılığının kanıtıydı.
Savunduğu hümanist, aydınlıkçı ideoloji "Kusurum ne? Kuşkuda olmak mı?' Kuşku koşmaktır aydınlıklara doğru, İnsan aklıdır eninde sonunda gerçeği bulacak olan..."ve "Şeytan da biz cin de; ne şeytan ne melek var/ Dünya dönecek cennete insanla inandım "dizelerinde de açıkça görülür.
Terfik Fikret "gençlik " kavramını ilk kez bilinçli olarak edebiyata kattı. "Yarınlar senin; senin bu devrim bu yenilik/ Her şer senin değil mi zaten sen ey gençlik. " dizelerinin yer aldığı Ferda (Yarın),”Haluk‘un Vedaı", "Halûk’un Bayramı ", "Sahalı Olursa ”, "Millet Şarkısı ". "Promete "gibi şiirleri, gençliğe seslenen, gençliğe güvenen şiirlerdi.
UMUDUNU BAĞLADIĞI TEK GÜÇ, "FİKRİ HÜR, İRFANI HÜR, VİCDANI HÜR" GENÇLİKTİ!
Yeni yetişen kuşakların ülkedeki korku sisini dağıtacağını ülkeyi aydınlatacağını ve sonraki kuşakların sonsuza kadar aydınlık içinde yaşayacağını söyledi:
"Ümidimiz bu; ölürsek de biz, yaşar mutlaka / Vatan sizinle, şu zindan karanlığından uzak!"
Onun umudunu bağladığı tek güç, "Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür " gençlikti. Onun "Gençler, bütün ümid-i vatan şimdi sizdedir” seslenişi, Atatürk'ün Gençliğe Hitabe ’sindeki inanç ve güven dolu anlatımının da habercisidir.
1908 DEVRİMİ VE DÜŞ KIRIKLIĞI!
1908 Devrimi'ni "İttihat ve Terakki Fırkası’nın Türk tarihine şerefle yazdığı bir inkılâp " olarak yorumlayan ve devrimden çok şeyler uman Terfik Fikret büyük düş kırıklığı yaşadı.
1908 Devrimi'yle yönetime gelen İttihat Terakki, gerilemenin, kargaşanın, batışın asıl nedenlerinin ekonomik ve mali çöküntü olduğunu göremeyip yüzeysel önlemlerle yetinmeye başladı.
Halkı Düyunu Umumiye ‘den, kölelikten, kurtarmak, tarım reformuyla köylüyü kalkındırıp ağaların zorbalığından kurtarmak gibi devrimci hareketlere girişmiyor, saltanatı, ağalığı ortadan kaldırmak gibi devrimci değişiklikler yapmıyordu.
Yerli-yabancı sermayenin sömürüsü altında olan işçiler, küçük esnaf, zor koşullar altındaydı. Halkın H. Meşrutiyet'ten maddi olarak hiçbir şey kazanamaması, toprak ağalarının egemenliğinin, eşkıyalığın sürmesinin yanında İttihat Terakki yönetimindeki farklı algılayışlar düş kırıklığı getirmişti Osmanlıcılık. İslamcılık. Milliyetçilik, Türkçülükgibi akımların birbiriyle mücadeleleri içte, savaşlarla koparılan topraklarsa dışta çöküntü yaratıyordu. Bu düşünce akımlarının dışında olan Terfik Fikret. 1908 Devrimi’nin özgürlük ve eşitlik getireceğini umut ediyordu ve yaşadığı düş kırıklığıyla muhalefete geçti.
DESPOTLUĞA BAŞLAYAN İTTİHATVE TERAKKİ İKTİDARINA ATEŞTEN ELEŞTİRİ OKLARINI FIRLATTI!
Onun bu dönemde yazdığı hemen her şiiri, İttihat Terakki yönetimine karşı bir tavır, bir başkaldırı, bir eleştiriydi. Bir özgürlük ve eşitlik arayışı çığlığıydı.
"Bir uğursuz dönem yine çiğnendi yeminler;/ Çiğnendi yazık ulusun yüksek umudu,/ Kanun diye topraklara sürtüldü alınlar, / Kanun, kanun diye kamın tepelendi... ” dizeleriyle başlayan ve korkusuzca çığlık attığı "95 'e Doğru " (1912) elden ele dolaşarak yönetime ağır bir darbe vurdu.
"Umut" çağrısıyla biten "Rübâh in Cevabı"; uygarlığın, felsefenin, sanatın ne gereği var diyenlere bir şamar gibi patlayan ve ilkelliğin, haydutluğun, bilgisizliğin alçalışın, yoksulluğun. "kulluğun ne gereği" diye soran "Gerçek Her Zaman Gerçektir ", yolsuzluklara ve haksızlıklara karşı "yiyin efendiler yiyin" dediği "Han-ı Yağma"; Tarih-i Kadim'i eleştiren Mehmet Akif Ersoy'a karşılık olarak yazdığı "Tarih-i Kadim e Zeyl"; i Dünya Savaşı'nın başlaması nedeniyle yazdığı, dinin savaşa alet edilmesine, savaşa karşı uyarılarla dolu "Kutsal Sancak Önünde savaş karşıtlığıyla dolu "Harbi Mukaddes " bu dönem şiirlerinden bazılarıydı.
Özgürlük âşığı bir şair olarak despotluğa başlayan İttihat ve Terakki iktidarına ateşten eleştiri oklarım fırlattı ve yönetimle kavgaya başlayıp yine Aşiyan’a çekildi.
İTTİHAT-TERAKKİ, TEVFİK FİKRET’İ,TÜRKÇÜLÜĞE, TURANCILIĞA DÖNÜŞEN
MİLLİYETÇİLİK SİLAHIYLA VURMAK İSTEDİ!
İttihat-Terakki, etkili olan Tevfik Fikret'i, Türkçülüğe. Turancılığa dönüşen milliyetçilik silahıyla vurmak istedi. İttihat-Terakki dönemi soygunculuklarına ve savaş kundakçılığına karşı çıkan Tevfik Fikret'in "Milletim nev-i beşer, vatanını ruy-i zemin " dizelerim gerekçe gösteren Turancılar ona saldırdılar. "Milliyetsiz Vatansız" diyerek ona saldıranlar, o dönemde Alman emperyalizminin, daha sonra da Nazizm'in uşaklığını yapacaklardı.
Tevfik Fikret’in devrimciliği, toplumsal dununla kişiliğinin bütünleşmesinin, çelişkilerin birikiminin ürünüdür Halk gibidir o da ağlar halkla birlikte.
Kimi zaman. “Evet sabah olacaktır, sabah olur/geceler sürmez kıyamete kadar" dizelerine yer veren "Sabah Olursa” şiirinde de görüldüğü gibi umutla dolu olurken kimi zaman da amansız bir karamsarlığın ve umutsuzluğun egemenliğine girmiş olduğu görülür.
DÜŞÜN DÜNYASININ TEMELLERİ
Tarihe devrimci bir bakış açısı, ileri bir özgürlük anlayışı, kulluğa karşı kardeşlik, donmuş düşünceler yerine aklın ışığı, bilimsel düşünüş, dinsel bir dünya yerine laiklik temeli üzerinde yükselen insancı bir dunsa anlayışı, ütopik sosyalizm, materyalizm düşünüşleri de Tevfik Fikret'in şiirlerinde görülen düşün dünyasının temellerindendir.
“…Yeter artık bu pislik, yeler bu karanlık/ Bu topraklar da adam olmalı, adam/ Alınlardan akıl fışkırtılalı, alınlardan aydınlık/ örümcekti kafa kalmamalı, işkence bitmeli, hak yerini bulmalı/ Ne kadar çok gülerse halkın yüzü/ O kadar çok açar insanlığın gülü " dizelerinin yer aldığı” Bir Güfte " adlı şiirindeki kararlılık, coşku, bu düşüncesinin örneklerindendir.
Bugün ülkemizin başına bela olan, tarikattan besleyip büyüten, insanların Aydınlanmayla buluşmalarını engellemek isteyen emperyalizmin yeşil kuşak, ılımlı İslam. BOP gibi politikalarını sezerek ırkçı ve dinci bağnazlıklara meydan okuyan Tevfik Fikret toprağımızın özgürlük arayışının öncüsüdür.
Tevfik Fikret'i sevmek, insanı, insancıllığı sevmektir. Özgürlükten, laiklikten. Aydınlanmadan yana olmaktır. Tevfik Fikret'i sevmek, emperyalist politikalara karşı durmanın A harfidir.
Tevfik Fikret için noktayı. Milli Eğitim Bakanlığı sırasında abece devriminden sonra yeni harflerle ilk yayımladığı kitap Tevfik Fikret'in Tarihi Kadim'i olan Hasan-Ali Yücel koysun:
"Namık Kemal "den gelen vatan" ve hürriyet “fikirlerini millet" ve ‘medeniyet' kavramlarıyla ışıklandırarak Türk toplumuna parlak ve nurlu bir meşale tutmuş olun Tevfik Fikret(in)... uyandırdığı fikir çerağı, hâlâ pırıl pırıl yanmakta; hâlâ nereden çıktığı belirsiz gizli ışıklar gibi kafalarımızı aydınlatmaktadır. Tevfik Fikret Türk edebiyatının zirvelerinden biridir. Türk Şiiri onu aşmasaydı, ondan sonra gelenlerin hiçbiri bu zemin üstünde bugün varlıklarını gördüğümüz yüksekliği bulamazdı.
Kaynak: Öner Yağcı- Cumhuriyet Kitap- 21 Aralık 2023
Comments