Zamanın akıp gitmesi kadar olağan bir şey yoktur. "Ânı yaşa!" diyorlar çünkü "bugün burada olan yarın yok olabilir." Ancak, her ne kadar bize zaman akıp gidiyor gibi görünse de, bunu tam olarak nasıl yaptığı konusu net değil. Çünkü her şeyden önce zaman fiziksel bir nesne değil: Önce bir yerde, daha sonra başka bir yerde var olmuyor. O halde, zaman nasıl gerçekten akıp gidiyor?
Zaman gerçekten hareket ediyor olsaydı, o zaman ne kadar hızlı diyebilirdik. Saatlerin bu hızı ölçtüğünü düşünebilirsiniz ama gerçekte bu doğru değil
Saat aslında zamanı ölçmüyor, bazı fiziksel şeylerin diğer fiziksel şeylerle nasıl bir ilişki kurduğunu ölçüyor. Saate baktınız, 13:13'ü gösteriyor. Sonra tekrar baktınız ve bu kez de 13:15 ile karşılaştınız. Bu iki bakış ve iki okuma arasında bir ilişki var, bu da iki dakikalık bir zamana karşılık geliyor. Ancak şimdi bu iki bakış arasında beyin faaliyetleriniz, düşünceleriniz, duygularınız ve saatin mekanizması da dahil olmak üzere evrendeki her şeyin hızlandığını hayal edin. O iki bakış arasındaki ilişki devam ederdi ama iki dakikadan daha kısa bir süre geçmiş olurdu ve siz aradaki farkı hiç hissetmezdiniz. O halde, saat aslında zamanı ölçmez.
Tüm fiziksel şeylerden bağımsız olarak zamanın kendisinin hareket ettiğini düşüneceksek, o zaman evrendeki tüm fiziksel şeylerin yok olduğunu hayal etmeli ve kendimize zamanın yine de akıp akmadığını sormalıyız. Yine burada da, evet cevabı çok cazip geliyor. Ancak, unutmayın evren tamamen boş, içinde hiçbir şey yok. O halde içinde gerçekten hiçbir şey yoksa o halde hiçbir şey gerçekleşemez, hiçbir şey meydana gelemez ve hiçbir şey gerçekten hareket edemez.
Bir de, "Eğlenirken, zaman uçup gidiyor," deriz. Ben tamamen eğlenmekten yanayım ama zaman gerçekten uçup gitmiyorken. Eğlenmek bunu hızlandıramaz ki.
Kaynak: Her Gün 60 Saniye Felsefe, Andrew Pessin, Omega Yayınları, 2011
Comments