top of page

İNSAN ÖZÜNDE İYİ MİDİR, KÖTÜ MÜ? David Brooks

İnsan özünde iyi midir, kötü mü? İnsanlar çoğunlukla cömert midir bencil mi? Yüzyıllar boyunca ay­dınların çoğu insanların temelde bencil olduğu görüşünü benim­sedi. Machiavelli insanların hile­baz, nankör ve açgözlü olduğunu savundu. Klasik iktisat, insanla­rın durmadan kendi çıkarlarının peşinden gittiği fikrine dayanır. İktisatçı Gordon Tullock bir za­manlar şöyle yazmıştı; "Ortala­ma bir insan yüzde 95 oranında bencildir."

Evrimci biyolog Richard Dawkins "Gen Bencildir" adlı kitabında "Bencil doğduk" diyor. Kamuoyu araştırmalarına katı­lan Amerikalıların yalnızca yüzde 30'u etraflarındaki insanlara gü­venebileceklerini söylüyor ki bu da insan doğasına dair oldukça acımasız bir bakış açısına işaret ediyor. Peki doğamıza dair bu ka­ramsar görüş ya doğru değilse?

200 kişiye 10 biner dolar verdiler

Psikolog Ryan Dvvyer, meslektaşları William Bradyve Elizabeth Dunn ile TED küratörü Chris Anderson tarafından yürütülen yakın tarihli bir deney kapsamında dünya çapında yedi ülkeden 200 kişiye karşılıksız olarak 10 bin dolar verildi ve daha sonra parayı nasıl harca­dıkları soruldu. Bütün parayı kendilerine mi ayırdılar? Hayır. Katılımcılar bu paranın ortala­ma 6.400 dolardan fazlasını başkalarına fayda sağlamak için harcadı. Buna yardım kurumlarına yapılan ortalama 1.700 dolar bağış dahil. Bu sosyal destek harcamalarının 3.678 doları katılımcıların kendi ev halkı dışındaki kişilere, 2.163 doları ise yabancılara, tanıdıklara ve kuruluşlara yapılan bağışlara harcandı.

İnsanlar parayı arkadaşlarını yemeğe çıkarmak, sevdiklerini kaybeden ailelere destek olmak veya yardım organizasyonlarına bağışlamak gibi işlere harca­dı. Bu rakamlar bana oldukça cömert geliyor.

Buna şüpheyle bakanlarsa "Bu paraları belki de statü ve alkış kazanmak için bu şekilde harcamışlardır!" diyor. Ama bu eleştiri doğru değil. Deneye ka­tmanların bir kısmına harcama­larını Tvvitter'a yazmaları, geri kalanına da harcamalarını gizli tutmaları söylendi. Harcamala­rını kamuoyuna açıklayanlarla diğerleri arasındaki fark çok az.

Araştırmacılar, insanların başkalarına para harcamayı "tatmin edici" buldukları sonu­cuna vardı.

Hiçbir yerde benciller çoğunluk değil

Bu çalışmanın sonuçları as­lında bir aykırılığa işaret etmiyor. Geçtiğimiz birkaç on yıl boyunca sosyal bilimciler, araştırmalarına katılanlara bencil ya da iş birlikçi bir seçim yapma şansı tanıyan birçok durum tasarladılar.

Harvard'dan Yochai Benkler "Penguen ve Leviathan; İşbir­liğinin Kişisel Çıkar Karşısın­daki Zaferi" adlı kitabında bu araştırmalardan çıkan bulguları özetledi. Deneylerde insanların yaklaşık yüzde 30'unun gerçek­ten de bencil davrandığı görü­lüyor, diyor. Ancak şöyle devam ediyor; "İnsanların tam yarısı sistematik, anlamlı ve öngörüle­bilir şekilde iş birlikçi davranışlar sergiliyor."

Benkler, bu kapsamlı araştırmadan yola çıkarak şu sonuca varıyor; "Kontrollü koşullar altında incelenen neredeyse hiçbir insan toplu­mlunun çoğunluğu sürekli olarak bencilce davranmıyor."

İnsanlık bunca yüzyıl boyun­ca acıma­sızca bencil olduğumuz için gelişmedi. Başa­rılı olduk çünkü iş birliği konusunda gerçekten iyiyiz.

Ama diyelim ki iyi bir insansınız ve acımasız, bencil itlerle rekabet etmek zorundası­nız. Kurtlar sofrasında gibi davranmak zorunda mısı­nız? Yanıt, kesin olarak evet değil. Örgütsel psikolog Adam Grant "Vermek ve Almak" adlı kitabında organizasyonlardaki başkası-merkezli insanları (veri­ciler) ve ben-merkezli insanları (alanlar) tanımlıyor. Çalışma düşük performanslı çalışanların çoğunun verici olduğunu ortaya koyuyor. Başkalarının kendile­rinden yararlanmasına izin veren çalışanlar bunlar.

Ancak Grant en iyi perfor­mans gösterenlere baktığında vericilerin bu sıralamalarda da baskın olduğunu gördü. Bu ke­simdeki vericilerin itibarları çok yüksek, daha geniş sosyal ağları var, daha iyi ilişkiler kuruyorlar. İnsanlar onlarla çalışmak ve iş birliği yapmak istiyor. Yani kendini nasıl savunacağını bilen bir verici olmak en iyisi.

Düşünürlerin çoğunun, insan doğasıyla iç içe otan ahlaki ve sosyal motivasyonların önemini büyük ölçüde hafife aldığını söy­leyebilirim. Bir daha asla gitme­yeceğimiz restoranlarda bahşiş bırakıyoruz. Afetler sırasında birbirimize yardım etmek için yarışıyoruz. Sadece beğenilmeyi değil, aynı zamanda hayranlığa mahzar olmayı da arzuluyoruz.

Kendini gerçekleştiren kehanet haline geldi

Düşünürlerimizin çoğunun kendini gerçekleştiren bir keha­net yaratmaya başladığını söy­leyebilirim. İnsanlara doğuştan bencil olduklarını ve çevrelerinin doğuştan bencil olan kişilerle çevrili olduğunu söyleyerek, bir­birimizi doğamızın bencil yanını büyütmeye teşvik ettik.

Ayrıca bizim Batı'da hediye ve maddi işlemler arasında çok keskin bir ayrım çizdiğimizi de söyleyebilirim. Sosyolog Marcel Mauss "Armağan Üzerine Deneme" adlı klasik makale­sinde birçok kültürün böylekeskin bir ayrım yapmadığını savunuyor. Bu kültürlerde insan­lar kendilerini maddi, sosyal ve manevi bir "bakım ağının" içinde görüyorlar. İnsanlar birbirlerine yardım ediyor, birbirlerine kulak veriyor, borç alıp borç veriyor­lar. Bu alışverişleri soğuk, sıfır toplamlı işlemler olarak değil, süregelen destekleyici ve karşı­lıklı ilişkiler olarak görüyorlar.

Son olarak, biz Batı'da insan­ları çoğunlukla ekonomik çıkar­larına hitap ederek motive etme­ye çalışan sistemler oluşturma konusunda aşırıya kaçtığımızı söyleyebilirim. Maddi teşvik­lerin sosyal ve ahlaki teşvikleri gölgede bıraktığı insanlık dışı sistemler kuruyoruz. Ve bu yolda kendimizi perişan ettik.

© 2023 The New York Times Company

Oksijen Gazetesi Çevirisi 8-14 EYLÜL 2023




200 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page