Dr. Mark Hyman , Oksijen, 31 MART-6 NİSAN 2023
Konumuz hepimizi etkileyen çok yaygın bir sorun: Kronik stres.
Kronik stres insanlık olarak türümüzün tarihinde olmayan bir şey. Yani geçmişte baş etmemiz gereken böyle bir sorun yoktu. Şimdi olmasının sebebiyse dünyamızdaki değişiklikler. Çıldırmış iş programları, ailevi yükümlülükler, siyasi krizler, iklim krizleri, savaş ve ekonomik krizler gibi birçok derdin ortasında yaşıyoruz. İşin aslı, strese batmış durumdayız ve böyle bir ortamda kendimize nasıl bakmamız gerektiğini öğrenmemiz gerekiyor.
Sorun şu ki kronik stres ölümcül. Bizi öldürüyor. Kalp hastalığı, kanser, demans aracılığıyla öldürüyor. Sadece stresli olmak ve kronik düzeyde yüksek stres yaşamak beynimizde yer alan hipokampus adındaki hafıza merkezinin küçülmesine sebep oluyor. Kilo almamıza, diyabet hastası olmamıza yol açıyor. Hatta depresyon, kısırlık, cinsel işlev bozukluğu gibi sorunlara neden olabiliyor. Bu yüzden stresin katil olduğunu söylüyorum.
Üstelik bugün stresin biyolojimizi gerçekten, somut olarak nasıl etkilediğini anlıyoruz. Kronik hastalıklara bağlı birçok işlev bozukluğunu tetikliyor. Günümüzde hekimlerin sürekli karşılaştığı rahatsızlıkların çoğuna ya sebep oluyor ya da halihazırda var olanı daha da kötüleştirivor.
Peki bunu nasıl yapıyor?
Stres kortizol seviyelerinin tırmanmasına yol açıyor; bunun sonucunda kaslarınız erimeye başlıyor, tansiyonunuz ve kan şekeriniz yükseliyor. Karın bölgesindeki yağ artıyor; hafızanız gerilemeye başlıyor. Kilo alma, insülin direnci ve diyabet gibi sorunlar baş gösteriyor. Hatta bugün demans adım verdiğimiz tip 3 diyabet bile ortaya çıkabiliyor. Stresli olduğunuzda vücudunuz adrenalin üretiyor. Adrenalin de kendinizi aşırı heyecanlı hissetmenize sebep oluyor. Kaygılı, kolay sinirlenen bir ruh haline giriyorsunuz. Kalp atışınız hızlanıyor, tansiyonunuz yükseliyor, kanınızın pıhtılaşma olasılığı artıyor, beyninizdeki hafıza merkezinde hasara yol açıyor; kısacası son derece ciddi birçok problemi beraberinde getiriyor.
Gündelik hayatımızı düşündüğümüzde kontrolden çıktığımızda, yanlış yola saptığımızda stres açısından başımızın derde gireceğini biliyoruz. Ancak stresin çok da farkına varmadığımız bir boyutu daha var. Yediklerimizden de çok ciddi şekilde etkileniyor. Beslenmemiz strese verdiğimiz tepkide son derece önemli bir rol oynuyor. Bazı yiyecekleri tükettiğimizde adrenalin ve kortizolün resmen yukarı fırladığım görüyoruz.
Stres yaratan gıdalar
Peki bu gıdalar neler? Şeker ve nişasta. Temel olarak vücutta şekere dönüşen her şeye biyolojik stres olarak bakıyoruz. Şeker yediğinizde kendinizi mutlu ve gevşemiş hissettiğinizi düşünseniz bile vücuttaki sonuçları öyle olmuyor. Bedeniniz sanki peşinde bir soyguncu varmış veya bir kaplan tarafından kovalanıyormuş gibi tepki veriyor. Gündelik yaşamdaki olaylara verdiğimiz gerçek psikolojik tepkiler stresin niteliğine göre değişmiyor. İster bir kaplandan kaçıyor olun, ister eşinizle sorun yaşayın, ister aslında öyle olmasa da birinin size çok öfkelendiğini düşünün vücut hep ayrı stres tepkisini veriyor.
Stres vücudunuza veya benliğinize yönelik gerçek veya hayali tehdit olarak tanımlanıyor. Vücudunuza veya benliğinize yönelik olması, gerçek ya da hayali olması bir şey değiştirmiyor. Diyelim ki patronunuzun size çok sinirlendiğini, sizi kovacağım düşünüyorsunuz. Gerçekte ise böyle bir şey yok; hatta maaşınıza zam yapmayı düşünüyor. Ama o düşünce bir kez zihninize yerleşmiş ve stres tepkisi vermenize sebep oluyor. Aslında biyolojimiz düşüncelerimiz tarafından kurulup biçimlendiriliyor. işte bu yüzden biyolojimizi yönetmek için önce zihnimizi yönetmeyi öğrenmemiz gerekiyor.
Gıda sadece kalori değil
Dilerseniz diyet konusuna geri dönelim çünkü çalışmalara baktığımızda gördüğümüz bir şey var: Yediğiniz her gıdamın vücut üzerindeki etkisi aynı değil. Gıda dediğimiz sadece kalorilerden ibaret değil, ayrnı zamanda bilgi anlamına geliyor. İşlenmiş gıdalardaki, nişasta ve şekerdeki bilgi stres hormonlarımız olan adrenalin ve kortizolü yükseltiyor.
Ergen erkek çocukları hakkında bir çalışma okumuştum. Deneydeki gruba üç farklı kahvaltı veriliyordu. Bir grup omlet, biri 'çelik kesim7 yulaf, sonuncusu ise bildiğimiz yulaf yiyordu. Aslında üç kahvaltının da kalorisi aynıydı. Sonra çocuklara şöyle deniyordu: "Şu odaya girin ve biraz vakit geçirin, kitap okuyun, oyun oynayın, ne isterseniz yapın. Acıktığınız zaman şu düğmeye basın, size yiyecek bir şeyler getirelim." Araştırmanın sonucunda yulaf ezmesi yiyen çocukların omlet yiyenlere göre yüzde 81 daha fazla yiyecek tükettiği bulundu.
Halbuki kalori miktarları aynıydı. Çelik kesim yulafta bile oran omlete göre yüzde 51 artıyordu. Bu kadarla da kalmıyordu. Çocuklara kateter takılarak çok az kan almıyordu. Yulaf ezmesi yiyen çocukların vücudunda stres tepkisine benzer bir reaksiyon olduğu gözlendi. Sadece insülin ve kan şekerleri değil adrenalin ve kortizol seviyeleri de yükselmişti.
Sakinleştiren gıdalar
Kortizol seviyenizi düşürmeye yardımcı olan yiyecekler tüketebilirsiniz. İnsülin ve adrenalin seviyelerinizi gerçekten dengelemeniz mümkün. Sinir sisteminizi sakinleştiren gıdalar yiyerek adrenalin seviyenizi azaltabilirsiniz. Bunun için de işlenmemiş gerçek gıdalar, zeytinyağının yam sıra avokado ve kabuklu yemişlerden alacağınız sağlıklı ve nitelikli yağlar, ayrıca rejeneratif tarım yöntemleriyle yetiştirilmiş hayvansal yumurta, tavuk, balık, et gibi kaliteli proteinler tüketmek gerekiyor. İşlenmemiş fasulye ve tahıllar da son derece sakinleştirici ve yararlı olabilir. Ancak çok fazla nişasta yerseniz ve insülin direnciniz varsa bu da sorun çıkarabilir. Elbette faydalı besinler arasında bütün bitkisel gıdaları da saymak
gerekiyor. Sebzeler harika çünkü fitokimyasal adını verdiğimiz besinlerle, anti- enflamatuvar ve stres azaltıcı bileşiklerle dolu. Son derece güçlü ve etkililer. Diyetinizi değiştirince strese verdiğiniz yanıtı ve biyolojinizi de bilfiil değiştirmiş olacaksınız.
Önce zihninizi toparlayın
Peki tepki verdiğimiz stresin büyük bölümü aslmda zihnimizde kurduğumuz bir şeyse, düşünce yapımızı değiştirmeye de eğilmemiz gerekmez mi? Travma hakkında birçok eser kaleme almış Gabor Mate'nin tanımına bakalım:
"Travma başınıza gelen şeyler değildir. Başınıza gelenlerden çıkardığınız anlamdır." İki kişi aynı olayı yaşayıp çok farklı tepki verebilir ve bu durum biyolojilerinde çok farklı sonuçlara yol açabilir. Dolayısıyla her şeyden önce zihnimizi toparlamak önemli.
Söylemesi kolay ancak pratikte o kadar basit bir süreç değil çünkü kendi düşüncelerimize koşullanmışız. İlk adım olarak zihninizi seyretmeye ve ona yakından bakmaya başlayın. Sizlerle paylaşacağım bazı uygulamalar hem zihnimizi hem de vücudumuzu yenileme konusunda son derece etkili olabiliyor.
İlk adım, stresin kök nedenleriyle başa çıkmak. Örneğin hastalık gibi fiziksel stresler söz konusu olabilir. Mesela ben cıva zehirlenmesi, Lyme hastalığı, küf toksisitesi gibi hastalıklar geçirdim. Böylesi rahatsızlıklar vücutta strese yol açıyor. Dolayısıyla sizi etkileyen bütün gerçek fiziksel streslerle mücadele edip bunlardan kurtulmanız gerekiyor. Fonksiyonel tıp doktorları olarak glüten, besin eksikliği gibi bazı faktörlerin bir sürü hastalığı tetiklediğini görüyoruz. Esas olan vücuttaki dengeyi kuran veya bozan öğelerin kapsamını bulup onlarla mücadele etmek.
Kendimizi nasıl sıfırlayacağız?
Peki, diyelim ki bunu yaptık ve dışarıdan gelen stresleri ortadan kaldırdık. Kendimizi nasıl sıfırlayacağız? Nasıl yenileneceğiz? Her şeyden önce aktif gevşemeyi öğrenmemiz gerekiyor. Çünkü bu bize öğretilen bir şey değil. Uyumamız, doğru beslenmemiz ve egzersiz yapmamız gerektiğini biliyoruz ama aktif biçimde gevşeme zorunluluğunu çoğumuz anlayamıyoruz. Koltukta oturup televizyon izlemek yetmiyor. Vücudun parasempatik adım verdiğimiz duruma geçmesine fiilen yardımcı olmak gerekiyor.
Bu göründüğü kadar kolay değil. Meditasyon aracılığıyla yapabilirsiniz. Nefes egzersizleri işinize yarayabilir. Masajla da ayrı sonuçlara ulaşmak mümkün olabilir. Kimileri dua, kimileri yoga ile rahatlıyor. Hangisini tercih ederseniz edin sinir sisteminizi aşırı aktif, stresli, sempatik yanıt durumundan gevşeme durumuna getirip sakinleştirecek birçok yöntem mevcut.
Meditasyon çok güçlü bir metot. Üstelik ücretsiz, yani hepimiz yapabiliriz. İnternete bakarak nasıl yapacağınızı öğrenebilirsiniz. Birçok kurs ve program bulmak mümkün. Bir sürü kitap da var. Kısacası hiç zor değil. Sadece oturuyor ve düşüncelerinizi izliyorsunuz; onlar tarafından yakalanmadan geçip gitmelerine izin veriyor, bunun için de bir dayanak noktası olarak nefesinizi veya bir mantrayı kullanıyorsunuz. Çok farklı teknikleri mevcut.
Egzersizsiz olmaz
Egzersiz de harika bir stres azaltıcı. Şöyle düşünün: Peşinizde koşan bir kaplan varsa muazzam miktarda stres hormonları üretiyorsunuz. Sonra koşarak bunları yakıyorsunuz. Aslmda egzersizle yaptığınız bu. Bu konuda bir kitabı da olan bilim inşam Robert Sapolsky'nin zebralar hakkında yazdıklarım hatırlıyorum: "Zebra dışarıda otlamyor. Etrafmda kendisi gibi bir sürü zebra var. Sonra aslan gelip kovalamaya başlıyor. Hepsi büyük stres altında deli gibi koşuyorlar. Ardından aslan içlerinden birini yakalıyor ve yakaladığı zebrayı yiyor. Sonra diğer zebralar aslan hala orada olsa bile otlanmaya devam ediyor." Çünkü koşarak streslerini boşaltıyorlar.
Biz bunu yapamıyoruz. Stres biriktirmeye devam ediyoruz. Dolayısıyla egzersiz, depresyon ve anksiyeteyi yatıştırmanın, ruh halinizi iyileştirmenin, vücudun stres tepkisini azaltmanın en müthiş yollarından biri. Spor yaptıktan sonra çoğu zaman kendimizi rahatlamış ve sakin hissetmemiz bu yüzden. Çok faydalı başka teknikler de var. Nefes egzersizleri. Saunalar. Soğuk banyolar. Uzun yaşam ve biyolojimizi değiştirmek için kullandığımız birçok yöntem stres tepkisini azaltmaya da yarıyor. Benim favorim ise sıcak buhar banyosunun ardından soğuk banyo. Bütün stresimi alıyor. Epsom tuzlu sıcak banyo. Uygulaması çok kolay.
Stres azaltıcı takviyeler
Stresle mücadele için kullanabileceğimiz bazı takviyeler olduğunu da unutmayalım. Stresli olduğumuzda çok fazla besin kullanıyoruz. C vitamini, B kompleks vitaminleri, B5, çinko ve magnezyum. Magnezyum bir bakıma rahatlama minerali olduğundan özellikle önemli. Sinir sisteminizi düzenli olarak sakinleştirmek için kesinlikle magnezyum almanızı öneriyorum. Stres düzenleyici bitkiler de çok işinize yarayabilir. Rus kozmonotların altm kökü, Sibirya ginsengi, kordiseps mantarı, ginseng, morsalkım gibi bitkiler kullandığını biliyoruz. Bunların hepsi stres tepkinizi düzenlemeye yarıyor. Yine aynı etkiyi yapan chaga, reishi gibi mantarlar da sinir sisteminin düzenlenmesinde müthiş verimli.
Son olarak zihnimize bakmayı unutmayalım. İnançlarımıza, tutumlarımıza, nasıl tepki verdiğimize bakmanın yolunu bulmalıyız. Hangi tercihleri yaptığınız üzerine düşünün. Auschwitz Toplama Kampı'ndan sağ kurtulan Victor Frankl şöyle diyordu: "Etki ile tepki arasmda bir duraklama anı var. Yapacağınız tercih o duraklama anının içinde. Özgürlüğünüz ise o tercihin içinde." Hepimizin o uyarana verdiği tepkiyi atladığım, ya da yavaşlayıp kanaat ve düşüncelerimizi gözden geçirmek yerine sadece alelacele tepki verdiğimizi düşünüyorum. Frankl toplama kampındaydı ve kendisini esir alan Nazilere öfkelenmemeyi seçmişti.
Tıp fakültesinde okuduğum dönemde Nepal'e gittiğimde 22 yıl boyunca Çinlilerin çalışma kampında kalmış Tibetli bir hekimle tanışmıştım. "Gulag'da esir kalmanın en zor yanı neydi?" diye sordum. "Birkaç kez Çinli gardiyanlara yönelik empati duygumu kaybedeceğimi düşündüm" diye cevap verdi. Çok şaşırmıştım. 22 yıl çalışma kampında kalmış bir adamın en büyük stresinin kendisini mahkum eden Çinlilere yönelik şefkat duygusunu kaybetmek olması beni çok etkilemişti. Ama zihnimizin çevremizle çok farklı şekillerde ilişki kurmak bakımından ne kadar güçlü olduğunun harika bir örneğiydi.
Stres yönetiminde bir diğer önemli unsur ise uyku. Hepimiz uykusuzluk çekiyoruz. Uyku hepimiz için müthiş önemli bir ilaç. Uyku eksikliği bir sürü hastalığa yol açmakla kalmıyor, tepkiselliği, stres yanıtını, kortizol seviyesini de artırıyor. Kamımız daha çok acıkıyor çünkü açlık hormonu ghrelin daha fazla salgılanıyor. İştah baskılama hormonu Peptit YY'yi azaltıyor. Son olarak asla akıldan çıkarmamamız gereken bir gerçek var: Stresle ilişkimizi, bize olan etkisini yönetemez ve ona farklı şekilde tepki vermeyi başaramazsak sağlığımız üzerinde çok ciddi olumsuz sonuçlar doğuracağım unutmayalım. Bahsettiğim pratik adımları atarsanız daha mutlu, daha sağlıklı, kendimizden daha çok memnun olduğumuz bir hayat yaşamanız kesinlikle mümkün.
Comentários