MATEMATİĞİN DAHİ KRALİÇESİ: MARYAM MİRZAKHANİ
- FDM
- 3 gün önce
- 3 dakikada okunur
1977’de Tahran'da doğdu. Üç kardeştiler. Çocukken başlıca eğlencesi roman okumaktı; eline ne geçerse okuyordu. Hayali yazar olmaktı. Lise son sınıfa kadar matematikle uğraşacağını hiç düşünmemişti.
Fields Madalyasi'm hiç duydunuz mu? Fields, Nobel ödülünün matematik alanındaki eşdeğeri kabul
edilir. Madalyanın ön yüzünde, Antik Çağın on önemli matematikçilerinden Arşimet’in profilden görüntüsünün etrafında Latince bir cümle dolaşır:
Tronsıre suum pectus mundoque potin. "Kendini aş ve dünyayı kavra." ’’Bilimlerin kraliçesi" diyeanılan matematikte, ödülün verilmeye başladığı 1936’dan 2014‘e kadar, "dünyanın her yerinden kendini aşarak olağanüstü çalışmalar ortaya koyan matematikçiler" denildiğinde akla gelenler sadece erkeklerdi. 2014’te ilk defa bir kadın, döngüyü kırdı, kendini aştı ve ödülü kavradı.
Dehasıyla bilim dünyasını kendine hayran bırakan o kadın, İranlı matematikçi Maryam Mırzakhani'ydi.
YAZARLIK HAYALİNDEN MATEMATİK AŞKINA
Maryam, 1977’de Tahran'da doğdu. Uç kardeştiler. Çocukken başlıca eğlencesi roman okumaktı; eline ne geçerse okuyordu. Hayali yazar olmaktı. Lise son sınıfa kadar matematikle uğraşacağını hiç düşünmemişti.
Ailesi her zaman çok destekleyici ve cesaretlendiriciydi. Çocukluk yıllarında, elektrik mühendisi olan babasıyla çok zaman geçirdi. Matematiğe derinden merak duymasını sağlayan kişi ise, ağabeyiydi:
Okulda Öğrendiklerini bana anlatırdı. Matematikte ilgili ilk anım muhtemelen bana 1 'den 100'e kadar olan sayılan toplama problemini anlattığı zamandır. Sanırım popüler bir bilim dergisinde Gauss'un bu problemi nasıl çözdüğünü okumuştu. Çözüm benim için oldukça büyüleyiciydi. Kendim bulamasam da ilk kez güzel bir çözümden hoşlanmıştım.
Maryam birçok açıdan kendini çok şanslı hissediyordu, İran-Irak savaşı o ilkokulu bitirdiğinde sona ermişti. Coğrafya kaderse, o coğrafyaya ne zaman doğduğun da kaderdi. On yıl önce doğmuş olsa aynı fırsatlara sahip olamayabilirdi. Babasının ön ayak olmasıyla, Tahran'da Farzanegan adında üstün potansiyelli gençleri kabul eden bir liseye gitti. Çok iyi öğretmenleri vardı. ‘İnsan çevresindeki beş kişinin ortalamasıdır" sözünü doğrularcasına, ilgili ağabey, destekleyici baba ve cesaret veren öğretmenlerin ötesinde, ilgi alanlarını paylaşan ve motivasyonunu yüksek tutan bir arkadaş çevresi ona çok şey kalmıştı.
Okul müdürü de kız öğrencilere erkeklerle aynı fırsatları sağlamak için uzun bir yol kat etmeye istekli, güçlü bir kadındı. Üstelik okulu Tahran'da kitapçılarla dolu bir caddeye yakındı. Kalabalık caddede yürümek, kitapçılara gitmek büyük heyecan kaynağıydı. Genç ve yetenekli kız, başarmak için her koşula sahip görünüyordu. Öyle de oldu, Maryam, Matematik Olimpiyatlarımda 1994ve 1995’te art arda iki altın madalya kazandı.
Şerif Üniversitesine devam ettiği dönemde, birçok ilham verici matematikçiyle tanıştı. Ardından yüksek lisans için Harvard'a gitti. Amerikalıların İran'daki eğitim sistemiyle ilgili önyargıları onu şaşırtmıştı. Onun bir kadın olarak üniversiteye gitmesinin yasak olduğunu sananlar çoktu. Öyle olmadığını defalarca açıklamak zorunda kalmıştı. Kız ve erkek öğrencilerin liseye kadar ayrı okullara gittiği doğru olsa da kızların Olimpiyatlara ya da yaz kamplarına katılmalarına bir engel yoktu.
Harvard yıllarında hiperbolik geometriye âşık oldu. Tanımı gereği çizilemeyen şekilleri anlamlandırmaya çalışmak çok zordu; “zor" onun için "keyifliyle eş anlamlıydı. Harvard'da dil engeline rağmen kararlılığı ve durmak bilmeyen sorgulamalarıyla öne çıktı. Profesörlerini İngilizce sorularla sıkıştırırken, notlarını Farsça tutuyordu.
UZUN İNCE BİR YOLDAYIM
Maryam, herkesin matematikçi olması gerekmediğim ancak birçok öğrencinin matematiğe gerçek bir şans vermediğine inanıyordu. Kendisi de ortaokulda birkaç yıİ boyunca matematikte kötü bir performans sergilemişti. "Matematiğin güzelliği ancak daha sabırlı takipçilere kendini gösterir" diyordu.
Onu zorlu matematik problemleri karşısında cevaplara götüren sadece sabrı, çalışkanlığı ve cesareti değil, tükenmeyen umuduydu. Meslektaşı Alex Eskin onun için "Çok iyimser ve bu bulaşıcı bir şey” demişti: "Onunla çalıştığınızda, ilk başta umutsuz görünen problemleri çözme şansınızın çok daha yüksek olduğunu hissediyorsunuz."
Maryam için matematiğin en ödüllendirici kısmı, “hah, işte bu!” dedirten anlardı. Keşfetmenin heyecanını, yeni bir şeyi anlamanın hazzını alt edebilen başka bir şey yoktu:
Bir tepenin zirvesinde olma ve net bir manzaraya sahip olma hissi... Ama çoğu zaman, matematik yapmak benim için izi olmayan ve sonu görünmeyen uzun bir yürüyüşe çıkmak gibi... Ben yavaş düşünen biriyim ve fikirlerimi toparlayıp ilerleme kaydedebilmem İçin çok zaman harcamam gerekiyor. Bu yüzden çalışmamı aceleyle yazmak zorunda kalmadığım için gerçekten minnettarım.
ERKEN VEDA
Mirzakhani, Fields Ödülü’nü aldığında 37 yaşındaydı. Her ne kadar aceleyi sevmese de ödülü aldıktan sadece üç yıl sonra, bir hastalık sebebiyle erkenden hayata veda etti. Dahi matematikçi, hayatındaki bu probleme de bilgeliğine hayran bırakan, farklı bir yerden bakıyordu:
Hayat adil değil. Sevgi dolu bir ailede doğdum. Akıllı bir kafayla doğdum ve etrafımda iyi insanlar vardı. Bunların ne kadar adil olduğu konusunda şikayet etmedim. Bu dünyada pek çok insan bunlara sahip değil. Şimdi neden şikâyet edeyim ki!'
Maryam, vakitsiz ayrıldığı dünyada kalıcı izler bıraktı. Kimsenin zorluğa gelemediği, kolaycılığın ayyuka çıktığı, kısa yoldan sonuca ulaşmanın yüceltildiği bir zamanda, süreçten ve zorluklardan keyif almanın değerini gösterdi. Etrafın eleştirilerine kulak asmadan, kendi yolunda ilerledi. Dehası, ülkesine ve kadınlara dair birçok önyargıyı yıktı.
Belki en önemlisi de dünyanın farklı köşelerinde onun hikâyesini öğrenen küçük kız çocuklarının yüreğinde bir hayal filizleniyor "Ben de başarabilirim"
BAHAR ERİŞ - OT DERGİSİ / HAZİRAN 2025

Comments