Hayat değişiyor, dünya değişiyor. Eğitimin de değişmesi kaçınılmaz. Eğitim ve reform kavramlarının tüm dünyada sürekli bir arada anılmasının sebebi bu. Geçen hafta yazdığım gibi, bizim yeni bir müfredata ihtiyacımız var ancak sıkıntı bu yeninin ne olacağına karar vermekte. Aklımıza eseni müfredata koyarak mı ilerleyeceğiz yoksa sistematik reform pratiğini mi takip edeceğiz?
Reform bir ihtiyaçtan doğduğuna göre bu pratiğin ilk adımı bir ihtiyaç analizi yapmak. Nedir eski olanın eksiği? Öğretmenler, veliler, öğrenciler, uzmanlar, STK’lar, iş ve işçi dünyası ve tabii ki akademik uzmanlar yeni müfredatta ne olmasını öneriyor? Dünyada en iyi uygulamalar neler? Geçmişimizde başarılı olmuş uygulamalar nelerdir? Bakanlık bütün bu sorulara yanıt veren bir ihtiyaç analizi yapmış olsaydı hem çocuklarımızı geleceğe daha emin bir şekilde hazırlamak için bir adım atmış hem de dünya literatürüne bir kez daha eğitimde reform modeli sunmuş olurduk. Ancak bunlar olmadı diye oturup kenarda seyredecek değiliz. Umutla taleplerimizi, beklentilerimizi ve bildiklerimizi topluma anlatmaya devam edeceğiz. En azından ben öyle yapacağım. İsteyen istediği kısmı alıp kullanabilir. Yeter ki çocukların işine yarasın.
Geçen yüzyılda müfredat bilgi temelli hazırlanıyordu. Dünyanın geçen yüzyılda bıraktığı bu yaklaşıma göre okulun temel işlevi çocuklara bilgi kazandırmaktı. O nedenle derslerde, çoğu artık bizim ezber dediğimiz bilgiler kazandırılır ve sınavlar o bilgilerin tekrarı üzerine kurgulanırdı. Ancak artık dünya değişti. Artık bilgi global ve her yerde. Bu yeni yüzyılda rekabet etmek için çocuklarımızın neyi bildiği değil, neyi yaptığı önemli. O nedenle tüm dünya hummalı bir şekilde müfredatı bilgi odaklı olmaktan çıkartıp beceri odaklı yapıyor. Suudi Arabistan'dan Vietnam'a kadar en ideolojik, bilgi yükleme odaklı müfredatlar hızla beceri odaklı müfredata geçiyor. Zaten şu anda tüm dünyada en yaygın olarak kullanılan PISA'nın temelinde de beceri odaklı müfredat yatıyor. Bu değerlendirme sistemine göre bizim çocuklar dünyada ilk 40 arasında yok, biliyorsunuz. Yeni müfredat bu temel veriyi baz alıp "Nasıl ilk 20'ye gireriz?" sorusunu yanıtlamaya girişseydi ortaya beceri temelli bir müfredat çıkacaktı. Belli ki global dünyada rekabet ülkemizin temel önceliği olmaktan çıkmış.
MÜFREDATTA OLMASI GEREKEN 6 TEMEL BECERİ
Bu kadar eleştiri yeter. Diyeceğimi dedim. O nedenle bu haftadan itibaren fırsat buldukça olanı eleştirmek yerine olması gerekeni anlatacağım. Dilerseniz bu hafta müfredatta olması gereken temel 21'inci yüzyıl becerileri ile başlayalım. Yetişin Çocuklar kitabımda detaylıca üzerinden geçtiğim bu 6 temel beceriyi çocuğunuzu okuttuğunuz okullardan talep edin. Dünya onları bu kriterlere göre değerlendirecek.
1- Eleştirel düşünme becerisi
Özellikle yapay zekanın yaygınlaşmasıyla birlikte artık var olanı olduğu gibi kabul eden, her şeye 'evet' diyen bireyler yerine kendisine sunulanı eleştiri süzgecinden geçiren bireylere ihtiyacımız var. Dünyanın giderek karmaşıklaştığı, bilgiden ziyade bilgi kirliliğinin temel sorun olduğu bu çağda çocuklarımızın kendileri, ülkeleri ve yaşadığımız gezegen için en doğru kararları verebilmesi onların yeni sorular sorabilmesine bağlı. O nedenle yeni müfredatta okul öncesinden başlayarak çocuklarımıza var olanı sorgulamayı öğretmemiz gerekiyor.
2- İşbirliği (collaboration) becerisi
Bireyselliğin giderek arttığı bu çağdafarklı yaşam katmanlarından gelen bireylerin bir arada ortak bir masa etrafında toplanması gerekiyor. Bu ortak masada farklılıkların sorun olmaktan çıkıp birer zenginlik olarak görülmesi gerekiyor. Artık tek başımıza bir köyde yaşamıyoruz.
Hem ülkeler içinde hem de ülkeler arasında müthiş bir göç var. Bu devinim içinde çocuklarımızın kendilerine benzemeyen bireylerle bir araya gelmeyi öğrenmesi, sorunlara ortak çözümler geliştirmeyi becermesi gerekiyor. Türkiye gibi son dönemde politik olarak da kamplara ayrılmış bir ülkede çocuklarımıza farktı olanla dayanışma becerisini kazandırmak, aynı zamanda toplumsal barış için de önemli bir kazanım. O nedenle okullarımızda kümeler halinde problem çözme becerisini müfredatın ana gövdesi yapmak zorundayız.
3- Zihinsel esneklik becerisi
Bilginin hızla üretilip yayıldığı bir çağda yaşıyoruz. Bugün bildiğimiz yarına kalmıyor. Bu hızlı bilgi çağında çocuklarımızın da hızlı bir şekilde yeni bilgilerle fikirlerini değiştirmesi gerekiyor. Bu çağ sabit fikirlilerin ayakta duracağı bir çağ değil. En son pandemi sürecinde yaşandığı gibi özellikle hızlı bilgi akışı olan dönemlerde bireylerin de yeni bilgiyi hızla işlemesine ve o bilgiye göre yeni fikirler geliştirmesine ihtiyaç var. O nedenle yeni müfredatta çocuklarımıza bir olguya farklı perspektiflerden bakabilmeyi öğreterek zihinsel esneklik becerisi kazandırmamız gerekiyor.
4- İnisiyatif alma becerisi
İçinde bulunduğumuz küresel rekabet ortamında ülkemizin ve dünyamızın karşı karşıya olduğu farklı sorunlarla başa çıkmak için bizim yeni projelere, yeni çözümlere, inovasyon ve yaratıcılığa ihtiyacımız var. Toplumsal ya da teknolojik gelişmeler karşısında tutum almaktan kaçınan, sorunlara çözüm üretmekte ürkek davranan, gerekli olduğu zaman fikir ve eylemleriyle bir adım öne çıkmaktan korkan nesillerle bu yüzyılda ayakta kalmak çok zor olacak. Malum ülkemizde nüfusa göre alınan yeni patent ya da kurulan yeni start-up sayısı çok az. O nedenle okullarda çocuklarımıza inisiyatif almayı öğretecek ders ve uygulamaların yer almasını öneriyorum.
5- İletişim becerisi
Bu çağda bilgiye sahip olmak kadar bildiğinizi anlatmak da önem kazanıyor. İster toplumsal konularda ister ekonomik üretim sürecinde, aklınıza gelen her alanda verimli ve etkin takım çalışmasının temelini iletişim becerisi yüksek bireyler oluşturuyor. Uzaktan çalışmanın yaygınlaştığı, yapay zekanın gündelik hayatımıza bir asistan olarak girdiği bu dijital çağda metne dayalı iletişim, geçmişten çok daha kritik bir öneme sahip. O nedenle yeni müfredatta başta uygulamalı güzel konuşma ve yazma derslerine geri dönülmesini, proje sunumlarının ölçme değerlendirmenin temeli kabul edilmesini öneriyorum.
6-Bilgiyi işleme becerisi
Bilgi her yerde ama bilgi çöplüğü de her yerde. İnternette doğru bilgi ile yanlış bilgi aynı hızla yayılıyor. 'Deep fake' denilen her gerçeğin sahtesini üreten yeni teknolojiler kapıda. Bu yeni bilgi çağında ihtiyaç duyulan beceri, bilgi sahibi olmak değil farklı kaynaklardan elde edilen bilgileri sistematik bir şekilde işleme kabiliyeti. Bilgi hamallığına değil, bilgi işleme ustalığına ihtiyacımız var. O nedenle artık okullarda, bilgi aktarmaktan ziyade doğru bilgiye ulaşma becerisi kazandırmak için çocuklarımıza farklı bilgi kaynaklarını araştırma, bulduklarını analiz etme ve ortaya bir somut sentez çıkarma olarak özetlenecek bilgi işleme becerisini kazandırmamız gerekiyor.
GÖNÜL ARZU EDERDİ Kİ...
Keşke yeni müfredat tartışmasında eski ideolojik kalıplarımızı eskide bırakıp yeninin izinden gidebilseydik. Keşke farklı alanlardan gelen uzmanlarla oturup bu ve benzer yeni becerileri çocuklarımıza en etkin nasıl kazandırabiliriz diye tartışıp fikirler üzerine derin analizler yapabilseydik. Keşke ortak bir masanın etrafına oturup bu yüzyılda çocuklarımıza ihtiyaç duydukları becerileri kazandırabilmek için tarihimizden ve dünyadan iyi örnekleri inceleyebilseydik. Bu sefer olmadı. Bu yüzyılda çocuklarımızın dünya ile rekabet edebilmesi için tarihi bir fırsatı kaçırdık. Bir dahaki reforma hazırlık olur diye, bu yazı size emanet.
Kaynak: Selçuk Şirin, Oksijen Gazetesi 10-17 Mayıs 2024
Comments