top of page

UNUTTURULMAYA ÇALIŞILAN FİLOZOF İBNÜ'R RAVENDİ


Ravendi

İbn er-Ravendi, İslam kültür dünyasında Kuran ve peygamberlik kurumuna eleştiri yönelten ilk düşünürlerin başında gelir. Fakat bu eleştirilerini onun kendi kaleminden okuma fırsatımız yoktur, çünkü eserleri kayıptır. Müslüman düşünürler içinde ondan bahseden çok sayıda yazar vardır, fakat geçtiğimiz yüzyılın 30’lu yıllarına kadar çok fazla bir şey bilinmiyordu. Şu talihe bakın ki İbn er-Revandi’nin eserlerinden önemli alıntılar yapan İbn al-Muayyed Şirazi’nin kitaplığının bulunmasıyla birlikte bilim dünyası er-Ravendi hakkında daha çok bilgiye sahip oldu.





Er-Ravendi’nin eleştirileri İbn er-Ravendi, Mutezile çevresinden uzaklaştıktan sonra önce Şii davasının ateşli savunucularından biri olmuş, bu dönemde ardı ardına risaleler kaleme almış, ancak sonra Rafizi Ebu İsa al-Varrak’ın etkisinde kalarak (1) serbest düşünceli çevrelerle tanışmış ve onların en vurucu üsluba sahip teorisyeni olmuştur. Horasanlı düşünür er-Ravendi’nin keskin üsluplu risaleleri, sadece İslam’ı ve Kuran’ı değil bütün semavi dinleri hedef alır.

İbn er-Ravendi’nin fragman halinde de olsa günümüze kadar ulaşan eserleri şunlardır: Hemen hemen bütünlüklü olarak Hattat’ın Kitab al-İntisar’ında yer alan Kitap fazihat al-Mutazile. Bu kitap, Cahiz’in Mutezile akımını savunan görüşlerine bir eleştiridir.

İbn al-Cavzi’nin Muntazam fi’l-tarih’inde birçok parçaları içerilen Kitab al-Damiğ ki İbn er-Ravendi bu eserinde Kuran’ın bazı kısımlarına çok sert eleştiriler yöneltmekte ve ayetlerde dile gelen iddiaların akıl ve mantıkla uyuşmadığını belirtmektedir.

Önemli bölümleri İsmaili Daisi al-Muayyad’ın fi’l-Din in Mecalis’inde yer alan Kitab al-Zumurruz ise er-Ravendi’nin şaheseridir diyebiliriz. Bu eserinde İbn er-Ravendi, peygamberlik kurumunu ve özellikle de Hz. Muhammed’in peygamberlik iddialarını çok şiddetli bir şekilde eleştirmekte ve şunları söylemektedir: “Peygambere atfedilen mucizeler, birer uydurmadan ibarettir. Kuran ne vahiy edilmiş bir kitaptır ne de anlaşılabilen ve taklit edilemez bir güzelliğe sahiptir. Peygamberler ancak gaipten haber verenlerle veya sihirbazlarla mukayese edilebilir.”

İbn er-Ravendi görüşlerini açıklarken, Platon’dan bildiğimiz diyalog/tartışma ve sohbet üslubuna başvurmakta ve söyleyeceklerini bir Brahman’a söyletmektedir. Bu nedenle de birçok insan söz konusu eseri Brahmanların kutsal kitaplarından biri sayma hatasına düşmüştür.

‘Her şey aklın süzgecinden geçmeli’ İbn er Ravendi akılcı düşünürlerdendir. Her şeyi aklın süzgecinden geçirmeyi önerir ve kendi de öyle yapar. Hatta ona göre akıl, “Tanrı’nın insanlara bahşettiği en büyük nimettir.” İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özellik onun olguları değerlendirirken akla başvurmasıdır. “İnsan aklı sayesinde Tanrı’yı, onun verdiği nimetleri bilir; emir ve yasak, iyi ve kötü onunla gerçekleşir.”

Dolayısıyla er-Ravendi aklın hükmünü, aklın tartışılmaz yetkinliğini peygambere de uygular. Ona göre peygamber, eğer gerçekten Tanrı’nın elçisiyse inananlardan akılla uyuşmayan şeyler isteyemez ve buna yönelik hükümde bulunamaz. Örneğin “namaz, gusül abdesti, hacda şeytan taşlama, Kabe’yi tavaf etme; nitelik açısından birbirinden farkı olmayan tepeler arasında koşup durma; yine birbirinden hiçbir özellik farkı taşımadıkları halde bazı tepelerin kutsal görülmesi, bazılarınınsa ‘şeytani’ olması nedeniyle taşlanması” akılsızcadır ve dolayısıyla anlamsızdır. Bu sadece söz konusu ritüellerin anlamsızlığını kanıtlamaz, aynı zamanda peygamberlik kurumunu (yalana dayanması dolayısıyla) Tanrı’nın desteğinden yoksun bırakır ki o zaman o gereksizdir.

Peygamberlik kurumunun sorgulanması İbn er-Ravendi’nin peygamberliğe karşı ileri sürdüğü en önemli kanıtları gerçekleşmesi imkânsız olan mucizelerdir. Bu mucizelerin gerçekleştiğini iddia edenler ya ortak çıkarları gereği yalan söylemektedirler ya da bir sihirbazın ve sahtekârın oyununa gelmişlerdir.

İbn er-Ravendi, Müslümanların her fırsatta dile getirdikleri Tanrı’nın peygambere, başı sıkıştığında meleklerle yardıma geldiği iddialarına da itiraz eder. Eğer bunlar gerçek olsaydı Muhammed, Uhud Savaşı’nda nasıl ölümden zor kurtulmuş olabilirdi ki? Muhammed’in savaşta dişinin kırılması, yüzünün parçalanması, böğründen yaralanması ve hatta cesetlerin altına saklanarak canını kurtarması, Tanrı’nın meleklerinden bu kadar destek görmesine rağmen nasıl olmaktadır?

Er-Ravendi’ye göre “Tanrı mantıksız olan hiçbir şey önermez. Ama eğer peygamber, akla uymayan kurallar koymuşsa, o zaman bunlar Tanrı’nın kuralları olamaz ki o zaman peygamber yalan söylemektedir. Ama eğer peygamber akla uyan bazı kurallar getirmişse, o zaman da peygambere ihtiyaç yoktur, çünkü her insan bunları kendi keşfedebilecek akli yetiye sahiptir.

Ayrıca er-Ravendi, Kuran’ın dilinden, peygamberin konuştuğu Arapçadan hareketle Kuran’ın ve Arapçanın olağanüstülüğünü de tartışmaya açar. Ona göre her kavmin dili sadece en seçkin insanlar tarafından en doğru şekilde kullanılabilir. Doğaldır ki o seçkinler içinde de bir kişi özellikle en iyi konuşandır. Bunun peygamber olması olağandır, ama bu yeti ona peygamberlik statüsü kazandırmaya yetmez. Ayrıca dillerin, müzik gibi sanat eserlerinin, bilimlerin peygamberler tarafından bulunduğunun iddia edilmesi saçma bir iddiadır. Kutsallığını kanıtlamak ve Hz. Muhammed’in peygamberliğini kanıtlamak için ileri sürülen bu argümanlar temelsiz iddialardır. Örneğin bir tahta üzerinde gerilmiş kurutulmuş hayvan bağırsağına dokunulduğunda hoş sesler çıkar. Bunu yapabilmek için peygamber olmaya gerek yoktur.

Yine er-Ravendi dillerin oluşumundan hareketle, insanlığın kökeninin bilinemediğini, dillerin ezelden beri kuşaktan kuşağa aktarıldığını, evrenin sürekli ileriye doğru hareket ettiğini ve dünyanın dışındaki gezegenlerde de canlı türlerin olabileceğini ileri sürerek bütün İslam kanonunu reddetmekte ve tartışmaya açmaktadır. Er-Ravendi’ye göre aklın olduğu yerde peygamberlik gereksizdir.

Kuran’ın insanlara vadettiği cenneti de aklın süzgecinden geçiren er-Ravendi’ye göre insana vaat edilen “tadı hiç değişmeyen [bozulmayan] süt ırmakları (Sure 47,15)” çiğ sütten oluşmalıdır ki aklı olan kimse bunu içmez. “Bunu ancak açlıktan ölmek üzere olan birileri içebilir.” Yine cennetteki bal ırmağına şunları söyler: “… baldan bahsetmektedir ki onu da kimse öylesine tatmak istemeyecektir ve zencefil (Sure 76,17) ki o da pek sevilen içecekler arasında değildir.”

Er-Ravendi’nin kitabında Kuran’da geçen ayetleri tek tek ele aldığı, peygamberlik kurumunu esastan tartıştığı görülmektedir. Ancak biz bunları dolaylı olarak öğrenebiliyoruz.

Kitabın adı da ilginçtir: Zümrüt Kitabı. Er-Revandi bu adı neden seçtiğini de şöyle açıklamaktadır. Zümrüt yılanların en çok korktuğu ve ona baktıklarında kör oldukları bir taştır. Bu kitap da hurafeleri dile getirenleri kör edecek bir etkiye sahiptir.

Dipnotlar

1) 9. yüzyılda yaşamış olan el-Varrak (kağıtçı, kırtasiyeci olmalı), birçok önemli eser kaleme alır. Kitab al-Makalat’ın geniş bir dinler tarihi olduğu tahmin edilmektedir. Al-Şahristani, onun kitaplarının adını anmadan ondan geniş pasajlar aktarmaktadır. Mani’nin şahsiyeti ve görüşleri hakkında bilgi veren el-Şahristani, aslen bir Mecusi olarak gördüğa el-Varrak’ın bu dinin görüşlerini yakından bilen biri olduğunu ileri sürmektedir. Al-Hayyat, İbn er-Ravendi’ye atfen şunları söylemektedir: “Seni yanılgıya sevk eden, Mutezilede bulunmak şerefinden mahrum ederek ilhad ve küfrün zelilliğine çeken kötü selefin [el-Varrak].”

Bkz. İslam Ansiklopedisi, c.13, s.302 vd.

Yazar: Sadık Usta, Bilim ve Gelecek, s. 176

6.285 görüntüleme1 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

1 comentario


fatmagulgen98
27 mar

Ravendi beni her zaman düşünceleri ile etkilemiştir gerçekten güzel net bir içerik olmuş teşekkür ederim🙆🏻‍♀️

Me gusta
bottom of page